Biraz uzaklaşmaya başladık. Köprüden geçip karşıdaki güzel süs havuzlarının bulunduğu yere çıktık adı da buymuş (sağ olsun rehberimiz berbattı) : Jardins du Trocadéro ve oradan manzara ise bu şekilde:
Oradan metroyla şehir merkezine geçtik ve asıl Paris buymuş dedim. Belediye binasının bahçesindeydik. Duvarları insan heykelleriyle dolu ve güzel bir meydan denebilir. Oradan Notre Dame Katedraline gittik. Epey bir sıra bekledik orada ve içerisi de dışarısı da güzeldi. Epey motiflere önem verilmiş ve çok uğraşılmış bir mimari eserdi, içerisindeki camların renkleri çok etkileyiciydi:
Oradan sonra ise ekmekleri meşhurmuş Paris'in bizde ekmek denedik uygundu fiyatları. İsmini hatırlamıyorum dükkanın ama ekmek güzeldi ama abartmaya da gerek yok. Ramazan pidesi süper olan Bilecik Yıldız Ekmek Fırınını tercih ederim her zaman. Daha sonra oradan asıl güzellik dünyasına gittik. Louvre Müzesi. Maalesef içine giremedik kapanmış, fakat ileride gezeceğim(iz). Sindire sindire tadını alarak. Tarihi bir binanın bahçesinden o meşhur manzaraya çıktık. Bunu görmeye gerçekten değermiş. Çokta güzel yapılmış çevresinde insanlar rahat rahat oturuyorlar havuzların kenarlarında ve gerçekten keyif verici bir yer içerisi ise tekrar gelmeye sebeptir. Şöyle ki :
Son fotoğrafta oradan uzaklaşırken. Siyah beyaz fotoğraflarını çok sevdim Paris'in. Ordan sonra güzel bir parktan geçerek sağ tarafımızda dönme dolap sol tarafımızda tarih karşıya bakınca yine tarih bizde Dikilitaş benzeri bir anıt. Rehberimiz iyi olsa hepsini öğrenirdim, bir sonraki tura saklıyorum merakımı dilerim yanımda özel biri ile, ona öyle dedim çünkü gezeceğimizi tekrar. E gideceğiz tabi. Efendim oradan sonra Şanzelize. Lüks... Çok lüks bir sokak pahalı ürünler, pahalı otomobiller ve alışveriş delisi turistler ama bozulmamış tarih binalar var. Tenha ve güzel aralarında kaybolmak istenen sokaklardan oluşmakta civarı her yeri tarih. Korunan bir tarih ve bir tarafı ise modern ürünler, arabalar, dükkanlar.. Tarihten moderne yani ama ikside saygılı ikisi de güzel bir harman içinde. Aslında asıl güzelliği Paris'in o ara sokaklarındaki büyüsü, o tarihi sokaklarındaki kalabalık ve tenhalık.. Yer yer kötü kokular var tabi. Şehir de tekne turuna çıkamasam da mutluluk vericiydi nehri izlemek bile, belkide bu tarih yüzünden siyah beyaz fotoğraflar daha hoşuma gitmiştir. Metro ulaşımı da güzeldi bir aktarma yaptık sadece bu yüzden çok bir şey diyemiyorum. Sağanak yağmura da yakalandık.. Ayrı bir keyif diyeceğim ama fena ıslandım şemsiyemi alana kadar. Güzel bir o kadarda yorucu günün sonunda tekrar geleceğimi(zi) düşünerek ayrıldım oradan. Uzun bir dönüş yolu.. Güzel bir şehir ama tarihi sokakları o eski Paris yani, uzaktan gerçekten güzel olan Eifel Tower ve dahası... Kesinlikle görülmesi gereken ama çokça gün kalıp tadının çıkarılması gereken bir yer. Louvre için günler, geri kalan için günler... Bu arada yolda dönerken Bentley Mulsanne gördüm, yolunu değiştirdi ve çok karanlık olduğundan içimden ah geçirdim. Gene olmadı.. Paris... Dünyanın güzel şehirlerinden biri gerçekten.. Yorgunluğunuza değecek özel bir yer... Teşekkürler arkadaşlar okuduğunuz için.. Diğer yazımda görüşünceye dek..
Siyah-beyaz fotoğraf seçimini takdir ettim;çok güzel fotoğraflar...
YanıtlaSil